31 Mayıs 2017 Çarşamba
Vissmate Silikonlu Temizlik Ürünü Deneyimi
23 Mayıs 2017 Salı
Çocuğunuzu mışıl mışıl uyutacak beslenme önerileri
Uyku, çocukların gelişiminde sağlıklı beslenme kadar önemli bir unsurdur. Zihinsel ve bedensel gelişim için kaliteli ve kesintisiz uykuya ihtiyaç vardır.
Ancak kimi zaman erken yenen akşam yemeğinden sonra yatan çocuklar acıktıkları için uyuyamazlar ya da sabahları çok erken kalkarlar. Çocuğunuza yatmadan önce karbonhidrat bakımından zengin aperatifler hazırlarsanız uyku düzeninde büyük farklar görebilirsiniz.
İyi seçenekler muz, tahıl ya da çocuğunuzun midesinde uzun süre kalan proteinli gıdalar verebilirsiniz.
Denenmiş ve gerçek ‘iksir’ ılık süt
Çocuklarınıza yatmadan önce vereceğiniz bir fincan ılık sütün gerçekten sihirli etkisi vardır. Sütü daha cazip hale getirmek için içine bir kaşık bal da ilave edebilirsiniz.
Kafeini kesin
Çocuğunuzun rahat uyuyabilmesi için akşam saatlerinde kesinlikle kafein almaması gerekir. Çocuklar zaten kafeinli içecekler içmez diye düşünebilirsiniz. Ancak meyve suları ya da enerji içeceklerinin yanı sıra bazı şeker, dondurma ve kakaolu içeceklerde de kafein bulunabilir.
Şeker alımını kontrol edin
Çocuğunuzun özellikle akşam yemeğinden sonra, şeker alımını kontrol etmeye özen gösterin.
Beslenmesine uyku verecek yiyecekler ekleyin
Çocuğunuzun beslenmesine sağlıklı uykuyu teşvik eden gıdalar ekleyin.
- Kiraz: Uyku alışkanlıklarını düzenlemeye yardımcı olan melatonin bulunur.
- Yasemin pirinci: Gıda glikozu bulunur. Vücudunuzda glisemik indeksi düşürmez. Kana yavaş yavaş karışır.
- Kepekli tahıllar ile zenginleştirilmiş tahıllar:Kinoa, yulaf ezmesi ve arpa da iyi seçeneklerdir.
- Muz ve tatlı patates:Sağlıklı karbonhidratlar açısından iyi bir kaynak olmasının yanı sıra her ikisi de kasları gevşetir. Magnezyum ve potasyum açısından zengindir.
İçecekleri sınırlandırın
Çocuğunuzun akşam yemeğinden sonra yatıncaya kadar bir şey içmemesini sağlayın. Böylece gece boyunca tuvalet ihtiyacı olmayacaktır. Ancak bu tamamen susuz kalması anlamına gelmiyor. İçecekleri yavaş ve yudum yudum içmesini isteyin.
Tuvalete gitmesini sağlayın
Çocuğunuzun yatmadan önce mutlaka tuvalete gittiğinden emin olun. Bu yatak ıslatmak gibi sorunların ortaya çıkmasını azaltır.
Sevgiler✨
22 Mayıs 2017 Pazartesi
ŞANSIM DEĞİŞTİ -2
Şanslı insan, kendinin şanslı olduğuna inanan insanın gözü, olumlu sonuçtadır. Aklına gelen bir fikri hayata geçirmek için fırsatlar araştırır, olasılıkları arttırır. Kendisine söylenen her hayır’ı evete yakınlaşma aracı olarak görür. Her deneyiminden bir sonrakine geçerken, nasıl daha iyisini yapabilirim dersini çıkartır. Umudunu korur ve eylemde olur, harekete geçer. Harekete geçtiği için pişmanlıkları yok denecek kadar azdır. Çünkü ilerde yapmadığı için pişman olmanın çok daha ağır ve taşınmaz bir yük olacağını bilir. “Yaptım, denedim ve başardım” demek için emek verir, elinden gelenin en iyisini yapar. Bu kadar eylemde olan bir kişinin sizce sonuç almaması mümkün olabilir mi?
Bu aynı zamanda fiziktir, matematikdir. Etki varsa tepki vardır, ektiğini birgün biçersin, attığın taş bir yere çarpar sana geri gelir, verdiğini alırsın gibi. VE her zaman şuna inanırım 1> 0’dan bunda bir yorum var mıdır? Siz emek verdiğiniz her durumdan, illa ki olumlu sonucunuzu alırsınız. Beklentilerinizi azalttığınız, isteklerinizi netleştirdiğiniz her durum ve emeğinizi ne yöne yönlendirdiğiniz, hazırlıklarınızı ne şekilde yaptığınız ise farkınızı yaratacaktır.
Bu insan ilişkilerimizde de kendisini gösterir. Etrafımızdaki insanlara nasıl davrandığımız ve nasıl karşılık aldığımız ile ilgili bir durumu düşünelim mesela. Bir arkadaş grubuna dahil oldunuz ve güzel bir yemeğe katılacaksınız. Yeni bir kişi ile tanıştırılıyorsunuz ve bu kişinin çok dost canlısı, hoş ve sempatik bir kişi olduğu bilgisi size verildi. Sizin beklentileriniz, o kişiye karşı davranışınızı şekillendirecektir. Etki tepki dedik, dolayısı ile yaklaşımınız ne kadar olumlu ise olumlu geri dönüşler alacaksınız ve belki de o doğru kişi bir gün sizin hayat arkadaşınız olacak kim bilir.
Yargılar, olumsuz beklentiler, bildiğinizden emin olduğunuz o haller yaşamınızı şekillendirirken siz şansı da ya büyütür ya da yok edebilirsiniz. Bazen herşey ne kadar da bize bağlıdır değil mi?
✨Hayatta başarı her alanda önemli olsa da bunun sağlıklı ve dengeli, sürdürülebilir olanından yanayım Burada şans bize ya yardımcı olur ya da hiç yanımıza uğramaz. Seçim bizdedir.
Şansı yaşamımıza dahil edebilen insanlardan olmak istiyorsak öyleyse deneyeceğimiz birkaç yol var;
- Şanslı olduğumuzu bilmek ve bunun gelecekte de bizimle olacağını düşünmek,
- Başarı olasılığı zayıf bile görünse o şey, o durum için elimizden geleni yapmak, çaba göstermek ve gelen karşılığı görebilmek alabilmek, karşılık verebilmek,
- Başkaları ile olan ilişkilerimizde bizden yansıyanın bize geri geleceğini bilerek bize sunulmasını istediğimiz gibi yaşamı, beklentilerimizi, isteklerimizi karşı tarafa sunmak
İster özel yaşamda ister iş yaşamında olsun bu çerçevedeki insanları gözlemleyin. Şimdi daha farklı bakın onların yaşam tarzlarına. Bir an olsun yargılarınızdan, size sunulan kalıplardan çıkarak özgürce bakın, görün, inceleyin, irdeleyin. Üzerinde düşündüğünüz, emek verdiğiniz, çaba gösterdiğiniz herşey için sonuç alacağınız kuşkusuzdur. Şanslı olmak mı şansız olmak mı?
Şans kapıyı çaldığında evde olmak ve onu içeri davet etmek güzel olmaz mı? Haydi o zaman hazırlık vakti.
ŞANSIM DEĞİŞTİ✨
Başarılı olmak için çaba gösterirsen şans seninledir. Tembeller için şans diye bir şey yoktur. Montesquieu
Hepimiz daha iyi bir hayatı yaşamak , mutlu olmak, huzurlu olmak istiyoruz. Geleceğimizi düşünüyor bugünden geleceğe maddi manevi yatırımlar yapıyoruz. Bazılarımız bu yatırımları bilinçli farkında olarak yaparken, bazılarımız oluruna bırakmayı hiçbir şey yapmamak ile karıştırıp, yaşamlarını da birilerinin kontrolüne farkında olmayarak bırakabiliyor.
Kimimiz yaşamdan umutlu iken, olumlu beklentiler, hayaller eşliğinde daha iyi bir geleceği yaratmak üzere elimizden geleni yapıyoruz. Kimimiz ise, yaşadığımız geçmiş olumsuzlukları yanımızdan hiç ayırmadan, geleceğin de zaten bu olumsuzluklara bir halka daha ekleyeceğinden emin bir şekilde yaşayıp gidiyor ve günün sonurda “bak gördün mü ben demiştim bunun olamayacağını biliyordum” demenin zaferini yaşayarak günü tamamlıyoruz.
İlginç olan ise bu iki düşünce sistemine sahip kişiler de ne istiyor ne düşünüyorlarsa onu yaşıyorlar. Bazıları çok şanslı olduklarına inanırken bazılarına şansın kendilerine pek uğramayacağını biliyorlar. Peki nedir bu şans? Şansı arkadaşımız yapmak elimizde mi? Şans ile dost olmak ne kadar mümkün?
Yapılan bir araştırmadan* alıntı yaparak ilerlemek istiyorum ;
Bu çalışmada kendisini şanslı hisseden ve şanslı olmadığını inanan insanlara bazı sorular sorulmuş, verilen yanıtlar değerlendirildiğinde dikkat çeken bazı noktaları birlikte inceleyelim, (çalışmanın sadece bir bölümünü buraya ekliyorum, devamını diğer yazılarda diyorum. )
✨Şanslı insanların yaşamlarında iyi olayların olmasına dair beklentileri şansızlara göre oldukça yüksek, örneğin
- şanslı insanlar bir sonraki tatillerinde iyi zaman geçirme olasılıkları %90,
- hayatlarında en az bir amaçlarını gerçekleştirmeye dair inançları %84,
- yakın zamanda iyi bir motivasyonel durumla karşılaşma ihtimallerini %70 olarak değerlendirebiliyorlar.
Bu kişilerin genel olarak hayata bakışları çok daha pozitif ve olumlu. Aynı zamanda kontrol edebilecekleri ve kontrol edemeyecekleri konularda da olumlu tutumlarını koruyorlar.
Şansız insanların ise yaşamda olumsuz olabilecek olayları beklenti olasılıkları oldukça yüksek. Neler dersek, yanlış mesleği seçtiklerine dair inançları, yaşamlarına iyi bir insan ile karşılaşma şanslarının çok düşük olduğu, gelirlerinin artamayacaklarına dair emin oluşları, iyi tesadüflerin hep şanslı insanlara denk geleceğine inanmaları, depresyona girme olasılıklarının muhtemel gözükmesi gibi konuları düşünebilirsiniz. Kendilerini şansız olarak nitelendiren kişiler çoğunlukla, tüm olayların kendi aleyhlerine olacağını düşünüyorlar. Bu durum bir süre sonra kişilik özelliklerinden biri haline dönüşebiliyor.
Şanslı kişiler özel veya iş yaşamlarında güneşin her zaman üzerlerinde parlayacağından, şansız kişiler ise üzerlerinde daima bulutların toplanacağından emindirler.
İşte bu emin olma hali işin kilit noktasıdır. Emin olmak bir düşünce şeklidir. Mutlak inandığın, hatta bildiğin, içinde zerre kuşku kırıntısı barındırmayan bir haldir. Burada doğru yanlış diye ayırmak bize düşmez. Göstermek istediğim ise ikisinin de sonuç verdiğidir. Şansı da şansızlığı da kendimizin yarattığı hal bu kadar da açıktır.
Dönüşümün temelinde bilmemiz gereken birşey var ise o da yaşam netlik ister ve mutlak inanç ister. Evren tek bir yanıta sahiptir o da EVET. Sen ne istediğini yarattığının farkında olmaz isen geleni olduğu gibi almak elbet kaderin olacaktır.
✨Arkadaşları ile birlikte keyifli bir paylaşım içinde ve iyi vakit geçiriyor. Birden içinden bir ses konuşuyor ve “şimdi böyle gülüp eğleniyorsun da biliyorsun ne zaman böyle çok gülsen, eğlensen arkadan durum tersine dönüyor, galiba çok güldüm çok ağlayacağım bunun arkasından” diye düşündüğünü fark ediyor. Ve birden aldığı keyif puff sönüyor, ruh hali karamsarlaşıyor, huzursuzlanıyor, hatta biraz daha gergin bile olup belki de sonraki olayı şimdiden şekillendiriyor, kendini gerçekleştiren kehanet yaşam buluyor. Çözüm ise, bunu düşündüğü an kendini durdursa ve “gayet iyi gidiyor herşey, keyifliyim ve bunun da böyle sürmesini istiyorum öyle de olacak” dese, sizce neyi kaybeder, neyi kazanır. O da biliyor aslında hiçbir şey kaybetmeyeceğini tek kritik ise bunu yapmak ve görmektir.
O olumsuz inancın kırıldığı gün yeni bir oluşumun ilk tohumu atılır.
Şanslı insan başarı olasılığı zayıf da olsa amacına ulaşmak için çaba gösterir, emek verir , çok çalışır, imkanlarını zorlar, üzerine gider ve başarısızlığa direnir. Sihir tam da buradadır. Ben zaten şansızım diye kendini etiketleyen kişi eyleme, harekete geçmez, adım atmaz. Sürekli olumsuz olasılıkları düşünmekten korkularını büyütür ve gün gelir büyük büyük olan korkularının karşısında ezilir, küçülür.
17 Mayıs 2017 Çarşamba
Bebekoloji 2017 İSTANBUL
Güçlü kemiklere sahip olmanın yolu!
Yaşımız ilerledikçe kemiklerimizdeki protein örgüsü seyreliyor. Yaşlanan kemiklerimizin kalsiyum ağırlıklı mineral maddesi azaldıkça, daha kolay kırılır hale geliyor.
Bu durumdan çok omurlar, kalça ve bilek kemikleri etkileniyor. Osteoporoz adı verilen bu sorunla mücadele etmenin pek çok yolu var. Aklımızın bir kenarında hep duracak bu pratik önerileri olabildiğince erken yaşta dikkate alırsak osteoporoza karşı koymak da bir o kadar kolay olur.
- Yoğurt ve sert peynirler gibi süt ürünlerini daha sık tüketin; kalsiyum kazanımızı artırın.
- Daha fazla sebze tüketin. Özellikle kalın yapraklı yeşil sebzeleri, marulu, semizotunu, yeşilbiberi, ıspanağı, dereotunu sofranızdan eksik etmeyin.
- D Vitamininiz 20’nin altındaysa mutlaka D vitamini desteği alın ve mümkünse daha sık güneşlenin. D Vitamininden zengini yağlı balık (ve kılçığı ile birlikte tüketilebilen küçük balıklar, mesela hamsi) tercih edin. Doğru bir şekilde daha çok güneşlenin.
- Magnezyum zengini gıdalardan istifade etmeyi unutmayın. Örneğin; ceviz,
- kabak, ay çekirdeği, fındık ve badem tam anlamıyla kalsiyum depolarıdır.
- Hayvansal protein tüketimini abartmayın. Bitkisel proteinlerden de faydalanmak çok önemlidir: Yüksek proteinli diyetlerin kalsiyum kaybını artırdığını unutmayın.
- Vitamin kullanım için doktorunuza başvurun: K12, D vitamini, kalsiyum, magnezyum ve çinko gibi takviyelerden bilinçli olarak istifade etmek size çok şey kazandıracaktır.
- Egzersiz yapmayı (özellikle direnç egzersizleri) ihmal etmeyin; yürüyüşte hafif ve ölçülü ağırlık egzersizlerinden de faydalanın…
- Kolajen desteği alın. Kemikli tencere etleri, paça çorbası, sakatat gibi kolajen
- zengini besinlerden faydalanın…
- Tuzu azaltın. Fazla tuz, fazla protein gibi etkiliyor, idrarla kalsiyum kaybını artırıyor.
- Sigaradan uzak durun. Kahveyi, çayı azaltın. Kafeinden zengin kolalı içecekleri asla tüketmeyin.
16 Mayıs 2017 Salı
BEYNİNİ GENÇ TUT UNUTKANLIKTAN KURTUL!
Beyni anlama, hafıza sorunlarının nedenleri
ve tedavisi hakkında her şey…
“Zihninizi düzenli kitap rafları gibi kullanın, dağınık bir masa üstü gibi değil.”
Zihnimiz yorgun... Unutuyoruz... Unutkanlık, yaşadığımız çağda sıkça yaşanan şikayetlerden biri haline geldi. Ve bu unutma hali ileri yaşlarda Alzheimer'e zemin hazırlayabiliyor.
Peki nasıl önlem alacağız? Hafızamızı nasıl güçlendireceğiz? İşte en güzel yol haritası elinizde. Bilimsel veriler ışığında, mümkün olduğunca sade bir dille, günlük hayatın içinde yaşanılan hafıza sorunlarını, bunların nedenlerini, unutkanlıkla başa çıkmanın ve Alzheimer hastalığını ötelemenin yollarını gösteriyor bize Dr. Sevda Sarıkaya. Hafızamızın zinde kalması için beslenme ve hareketin önemine değiniyor ve zihin diyeti reçeteleri sunuyor. Alzheimer ve Demans hastalığı ile ilgili merak edilenleri ve korunma yollarını, hasta yakınlarının yaşadığı sorunlara nasıl çözüm bulabileceklerini detaylıca anlatıyor.
Davranış Nörolojisi ve Demans üzerine çalışan Nöroloji Uzmanı Dr. Sevda Sarıkaya, sistematik hafıza eğitimiyle beynimizi genç tutmanın ve unutkanlığı 'tedavi etmenin' mümkün olduğunu söylüyor. Adım adım çözümler sunuyor.
Öyleyse bu kitabı okumayı sakın unutmayın!
15 Mayıs 2017 Pazartesi
Akzirve Strada ile Anneler günü
Güvenli Bağlanma
Güvenli bağlanamayan bebeğin ilişkileri kötü oluyor!
Bebekle annesi arasında özellikle 6’ıncı ay sonrasında gelişen güvenli bağlanma, bebekte güven duygusunu yerleştirirken, bebeğin ileri dönemdeki ilişkilerini de etkiliyor. Uzmanlara göre sosyal ilişkilerin başlangıç noktasını oluşturan anne-bebek bağlanması gelecekteki ilişkiler için anahtar rolü oynuyor.
Anne - bebek ilişkisinin bir annenin zihninde bebeğin dünyaya gelişinden çok önce oluşmaya başladığını belirten Yrd. Doç.Dr. Ayık, “Kişinin bir bebek dünyaya getirme isteği, bu konu hakkındaki zihnindeki hayalleri, hedefleri, yapmak istedikleri ile ilişki şekillenmeye başlar. Hatta çok daha eski yıllara gidersek kendisinin bebek - çocuk olduğu yıllardaki evcilik oyunlarda aldığı ‘anne’ rolünü bile buna dahil edebiliriz. Şüphesiz ki annelik rolünde kişinin kendi yaşam deneyimleri, mizaç özellikleri, kendi ailesi ve annesi ile olan ilişkisi, hayata dair gözlemleri de çok etkin rol oynamaktadır” dedi.
Çocuğun mizaç özelliklerini değiştirmeye zorlamayın
Bebek dünyaya geldiğinde zihinsel düzeyde olan bu düşüncelerin yavaş yavaş şekil almaya başladığını kaydeden Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, şunları söyledi:
“Zihinlerdeki bebek - çocuk temsili ne kadar gerçeğe yakınsa bebek - çocuğun kabulü o kadar kolay olur. Her çocuk – insan, fıtratı gereği türünün özelliklerini gösterir ve kendi mizaç özelliklerini taşır. Ailelerin bebeklikten erişkinliğe doğru olan bu yolculuktaki görevi, çocuğun kendi mizaç özelliklerini değiştirmeye zorlamadan, kendi benliğini ifade etmesine imkân tanımak ve sosyal - toplumsal değerlere saygılı davranışları kazandırmaya çalışmak olmalıdır.”
“Aile tüm ilişkilerin temelinin atıldığı, sosyal ve toplumsal davranış kalıplarının öğrenildiği ilk ‘okul’ dur” diyen Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, “Bebeğin - çocuğun anne, babası ve kardeşleriyle olan ilişkileri, aile içi davranış şekilleri çocuğun toplum içindeki rollerde edineceği davranış kalıplarını belirler. Aile ilişkilerinin en temelinde ise bebeğin annesi ile olan bağlanması yer almaktadır” dedi.
Bağlanmanın erken yıllardaki duygusal ve sosyal gelişimin yaşamsal bir ögesi olduğuna dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, “Bağlanma birincil bakım veren (genellikle anne) ve bebek arasında özellikle yaşamın ikinci 6 ayında gelişen ve bebekte güven duygusunu yerleştiren güçlü bir bağdır. Anne - bebek bağlanması sosyal ilişkilerin başlangıç noktasını oluşturur ve gelecekteki ilişkiler için anahtar rolü oynar” dedi.